Forum Sitemizi Ziyaret Edebilirsiniz !

5 Ocak 2008 Cumartesi

Ören Yerleri - Eski Doğanbey Köyü

Eski bir Rum Köyü olan Eski Doğanbey köyü kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına altına alınmıştır. Eski Doğanbey köyüne mübadele ile göç eden Rumların yerine mübadele ile gelen (Selanik’ten) Türkler yerleşmiştir. Altyapı (yol, elektrik) yetersziliği ve genişleme imakanları kısıstlı olması nedeniyle 1985 yılında Yeni Doğanbey’in olduğu alana taşınmışlardır.
Eski Doğanbey köyünde Rum mimarisi ve Türk mimarisi öğelerini taşıyan birçoğu harap haldedir. yerleşme dışından gelenler satın aldıkları harap haldeki yapıları yeniden restore ettirmeyi başlamışlardır. Hepsinin aslına uygun restore edildiği pek söylenmese de ortaya çıkan dış mekanlar eski karekterestik dokuyu yansıtmaktadır.
Ayakta kalan eski yapılardan birisi iki yerleşme arasında kalan şapel (depo olarak kullanılıyor) ve yerleşmenin girişindeki okul binasıdır. Ayrıca, eski Doğanbeyköyü içinde, Kilise olduğu sanılan bir başka yapının dış duvarlarının bir kısmı ayaktadır.
Yöre Selçuklular döneminde ikiyüzyıl boyunca devam eden Bizans-Türk mücadelesine sahne olmuştur. Daha sonra 1176’da Selçuklu Sultanı 2. Kılıçarslanın kazandığı zaferle Türkler Batı Anadolu’yu ve Menderes Boylarını ele geçirmişlerdir.

Lokalizasyonu :
Mykale (Samsun) Dağları’nın güney yamacına dayalı, milli parkın delta alanına yukarıdan bakan ve 1924’e kadar Rumların yaşadığı bir köydür. Bugün Aydın ilinin Söke ilçesine bağlı tarihi Priene kenti ile Güllübahçe yolunun ilerisinde Tuzburgaz ve Atburgaz köylerinin hemen ardında yer alan bölgedeki son yerleşimdir.

Tarihçe :
Köyün ismi Domatia, Nmotia veya Yeni Nmotia’dan gelir. Eskiden evler büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, herbiri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşaa edilirmiş ve bu odalara Rumca da Domatia denmiştir. Yerleşim biraz daha gelişip köy meydana geldiğinde bu isim aynı zamanda köyün ismi olmuştur. Bu evler Mykale (Samsun) Dağları’nın yamacına yaslanmış şekildedir.
Rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı, sivil mimari dediğimiz Domatia evleri, dükkanları, şapel dediğimiz deposu, hastanesi ile Arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları gibi Türk mimarisinin güzel örneklerini köy bir arada sergiler. Sadece mimarisi değil 1996’daki yangından sonra her nekadar yeşilini kaybetmiş olsa da sırtını dayadığı dağın yamacında bugün Şorlak denen şelalesi, içinden akan Rum halkının Çeşme dediği eskiden içme suyunu da sağladıkları nehri de görülmeye değerdir. Köy yavaş yavaş yeşiline kavuşsa da şelaleden sadece yağış mevsiminde su akmaktadır.
Domatialılar, Samos’tan (Sisam), Sakız Adası’ndan, Oniki Ada’dan ve Kıbrıs’tan gelmişlerdi. Ayrıca Kazakistan’dan gelen balıkçılar da özellikle ilkbaharda köye yerleşir, balık mevsimi bitince yurtlarına dönerlerdi.
Genelde Rum Halkı’nın geçimi hayvancılık olmakla beraber bağcılık ve zeytincilik de yapılırdı. Tarlalarda çalışmak için de Samos’tan teknelerle köye işçi gelirdi. 1800’lü yıllarda padişah fermanıyla adalardan bölgeye getirilip yerleştirilen Rumlar; 1924 yılından itibaren gerçekleştirilen mübade ile kendi vatanlarına giderken, onların yerine Balkan Ülkeleri’nden Türkler getirilip yerleştirilmiş, yokluklar içinde gerçekleştirilen bu zorunlu göç kendi başına bir dram ve bu olaylara ev sahipliği yapan eski adıyla Domatia yeni adıyla Doğanbey ise sessiz tanıktır. Buradaki evlerini terk ederek yeni yerlerine göç edenlerin anlaşılabilir duygusal nedenlerle ayrıldıkları evlerini tahrip etmeleri, yeni gelenlerin yerleştirilmesi uzayınca sahipsiz kalan evlerin ve diğer yapıların kendi kaderine bırakılmış olması ve bu bölgenin, yerleştirilen göçmenlerin yaşamına uygun olmayışı, (gelişmeye müsait olmaması, sokaklarının dar ve dik oluşu aşırı rüzgar alması ve tarım arazilerine uzak oluşu) gibi nedenlerle 1985 yılında köy tamamen boşaltılmış ve Yeni Doğanbey adıyla köyün hemen aşağısında yol kenarında yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. Bu tarihten itibaren köyün kaderi yine değişmiştir.
Köyde 1890’larda hastane amaçlı yapılan ve daha sonra ilkokul, karakol gibi işlevleri yüklenen ve geçen yüz yıl içinde yıpranan binanın Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi Ve Tanıtım Merkezi olarak restore edilmesiyle, yurt içinden ve yurt dışından gelip bu köyü ve buraya ait kültürel zenginlikleri ile doğal güzellikleri korumayı ve yaşatmayı amaçlayan kişilerce bazı yapıların restore edilmesi sonucunda köy tekrar yaşanan bir yer olmuştur.

Hiç yorum yok: