Forum Sitemizi Ziyaret Edebilirsiniz !

5 Ocak 2008 Cumartesi

Aydın Söke


Aydın İlinin Söke İlçesini tanıtan bloğumuza Hoşgeldiniz... Umarız aradığınız bilgileri bulmuşsunuzdur... Bu sayfa www.trsmart.net taradından destek alınarak yapılmıştır.. Teşekkür Ederiz...

Tarihçe




Aydın'ın 54 km batısındadır. Ege Denizi'nin tarihi ve doğal güzelliklerle dolu orta kıyı bölgesinin önemli yerleşme merkezlerinden biridir. Büyük Menderes akarsuyunun yakınında kurulmuş olan kent , geniş düzlük halinde alüvyon ovanın kuzey kıyısında yer alır.








İlçe; Kuşadası, Didim, Milet üçlüsünden oluşan yörenin tarım, ticaret, turizm ve sermaye merkezidir. Antik Çağlar'ın Milet, Prien, Didim gibi ünlü kentleri, ilçe yakınındadır. Daha MÖ'ki çağlarda başlayan bu yerleşme sonucu, yörenin yüksek düzeydeki ekonomi, kültür ve sanat etkinlikleri gelenekselleşerek günümüze kadar sürüp gelmiştir.



Bizans egemenliğinin sonlarına doğru, 1300 yıllarında, Aydın Bey'in Türkmen aşiretlerini buraya getirdiği ve Söke'yi bu aşiretlerden birinin başkanı olan Süleyman Şah'ın dedesi adına kurduğu söylenir. 1426'da Menteşe Beyliğinin merkezi olan söke,Osmanlılar döneminde de Menteşe Sancağının merkezi olarak kaldı.18.yy başlarında Siğla Sancak merkeziyken 1868'de Aydın'a bağlandı.
Söke, Türkiye'nin en önemli pamuk üretim alanlarından birdir. El sanatları, ormancılık ve balıkçılık da ekonomisinde önemli yer tutar.Ortasından geçen Söke çayının iki yakasına yayılmış olan ilçede çok canlı, renkli ve dinamik bir ticaret yaşamı gözlenir.1997 yılı nüfus sayımının sonuçlarına göre, Söke merkez nüfusu 62.361, köy nüfusu 62.921, toplam nüfus 125.282'dir.

Eğitim

Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü
İlçemiz Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nce vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda kurslar açılmaktadır.
Bu kurslar: Bilgisayar Kullanım Kursu, Bilgisayarlı Muhasebe Kursu, El Sanatları Kursu, Giyim Kursu, Anne ve Çocuk Eğitimi, Makine Nakışları Kursu, Turistik Eşya Yapım Kursu, Kalorifer Ateşçisi Yetiştirme Kursu, Türk Halk Oyunları Kursu, İngilizce Kursu, 1. Kademe Okuma Yazma Kursu, 2. Kademe Okuma Yazma kurslarıdır.Kayıtlı kursiyer sayısı 1340 kişidir


GENEL TOPLAM

İLKÖĞRETİMDE :17000

LİSELERDE : 5640

MES. EĞ. MERKEZİ : 810

GENEL TOPLAM : 23450

öğrenci eğitime devam etmektedir.

Coğrafya


Söke ilçesi Aydın İline bağlı denize kıyısı olan şirin bir ilçedir.
1990'lı yıllarda yapılan idari taksimattagüneyinde bulunan Yenihisar bölgesi Sökeden ayrılarak "Didim" adılaltında mustakil bir ilçe olmuştur.
Halem, doğusunda Çine, Batısında Kuşadası, güneyinde Didim ve kuzeyinde Germencik ilçeleriyle çevrilidir. Aydın'a 50 Kuşadası'na 23, Didim'e 50 km. uzaklıltadır.
Kent merkezinde rakım 38 metredir. Doğusunda; Beşparmak, Batısında Samsun dağları, Kuzeyinde Gümüş dağları ile çevrilidir.Beşparmak dağı 1200 Samsun dağı ise 1300 metre yüksekliğindedir.
Söke bölgesi Akdeniz iklim kuşağı içerisindedir.Kışın yağışlı, yazları kurak geçer. Nem oranı diğer bölgeler göre yüksektir.
Çam ve makilik dahil her türlü yabancı bitki yanında kültürü yapılan pamuk, bilumum Hububat, Meyve, Sebze, Zeytin, İncir, Üzüm yetiştirilir.

Sağlık


Doktorlarda
GENEL TOPLAM
291


Sökemizde 3 adet Sağlık Ocağı, 2 Adet Ana Çocuk Sağlığı ile birlite özel sektörde hizmet veren bir çok sağlık kuruluşu yer almaktadır.

Sökede Ekonomi


Söke Türkiye'nin en önemli pamuk üretim alanlarından biridir. İlçenin ekonomisi, yıllık gayrisafi hasılanın %70'ini sağlayan tarımsal üretim ile tarıma dayalı sanayi malları üretimine dayanmaktadır. Tarıma dayalı 59 adet 9 ayrı üretim dalında faaliyet gösteren sanayi tesisi, 12 ayrı dalda faaliyet gösteren 93 adet tarım ürünleri işleme ve değerlendirme tesisleri ile 6 ayrı konuda faaliyet gösteren 15 adet kooperatif kuruluşu ile yüksek bir potansiyele sahip bulunmaktadır.
Söke ilçesindeki büyük sanayi kuruluşları şunlardır : Söktaş, Batı-Söke çimento sanayi, Mavi Ege (Lee), Söke Değirmencilik, Yüksel seramik A.Ş., Ekenerler Gömlek Fabrikası , 7-16 adet değişik kapasiteli çırçır fabrikası . Kuruluşu tamamlanan organize sanayi bölgesinin faaliyete geçirilmesi ile de Söke'nin ekonomik yönden gelişmesi hızlanacaktır.


Sökede Tarım ve Hayancılık



İlçe merkezi ile birlikte 43 yerleşim biriminde bulunan 16.095 çiftçi aile 51.604 kişilik nüfusuyla tarımsal üretim yaparak ilçe üretimine katkıda bulunmaktadır.
Çiftçimiz sahip olduğu 4.500'ü bulan tarımsal iş makinesı ile bunların 50 Küsur çeşitli ekipmaları ile 37.530.8 hektar alanda başta pamuk-hububat-mısır ve ayçiçeği ile diğer tarla bitkileri üretimi, 22.647.3 hektar alanda da zeytin-narenciye-incir ve diğer meyve üretimi, 770 hektar alanda da sebze-bostan (karpuz) üretimi yapılmaktadır.
Ayrıca 21.510 büyükbaş ve 1.150.000 adet kanatlı hayvan varlığıyla hayvansal tarım ürünleri istihsal ederek ekonomiye kazandırılmaktadır.
Mevcut 21.350 adet arı kovanı ile yüzlerce çiftçimiz elde ettiği yaklaşık 427 ton bal üretimiyle ilçemiz ekonomisine katkıda bulunmaktadır.

Priene (Güllübahçe - Söke)


Priene: Sökenin Güllübahçe beldesi yakınındadır. Priene'de Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı ve araştırma çalışmaları yürütülmektedir. Varlığı M.Ö. 2. bin yılına kadar uzanan şehrin ilk kuruluşu hakkındaki bilgilerimiz hâlen varsayımlara dayanmaktadır. Helenistik dönem boyunca şehir Ptolemaic ve Seleucid Krallıklarının ve Pergamum Krallığı'nın yönetimi altına girdi. M.Ö. 133'de Pergamum Kralı II. Attalus'un ölümünden sonra toprakları kendi isteğiyle Roma'ya eklendi ve böylelikle Priene Roma egemenliğine altına girdi. Bizans döneminde şehir piskoposluktu. Bulgular İmparatorluğun çöküşüne kadar yerleşimin devam ettiğini kanıtlamaktadır. Bu dönemin sonunda ise, Priene tamamen terk edilmiştir.
Priene eski şehir plânlamacılığının en güzel örneğidir. Şehir, Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen "grid sistemi" ile inşa edilmiştir. (Newyork şehrinin Belediye Binasının girişindeki heykellerden birisi Hippodamus'a aittir ve altında şu ibare yer almaktadır - NEWYORK SEHRİNİN PLANI HAZIRLANIRKEN HİPPODAMUS'UN PRIENE İÇİN YAPTIĞI ŞEHİR PLANI ÖRNEK ALINMIŞTIR- Genellikle 3,5 metre genişlikte olan şehrin yan sokakları arazinin eğimli olması sebebiyle merdivenlidir. Resmi ve halka açık diğer binalar çoğunlukla bir bloğun tamamını kapsamaktadır ve şehir merkezinde yer alır. Bunlar arasında oldukça korunmuş olarak günümüze kadar gelen Athena Tapınağı (M.Ö. 4. yüzyıl), Tiyatro, Agora, Zeus Olympos Tapınağı, Bouleuterion (M.Ö. 150), 2 Gymnasion ve Demeter kutsal alanı bulunmaktadır. Şehrin, biri batıda diğer ikisi doğuda olmak üzere üç kapısı vardır. Priene'nin ana giriş kapısı olan "Doğu Kapısı", taşlı kaldırımdan yapılmış uzun bir yokuş yoldan sonra ulaşılabilen Tiyatro sokağının kuzey doğusunda yer alır.

Magnesia

Magnesia ad Meandrum, Aydın İli, Germencik İlçesi Ortaklar Bucağına bağlı Tekin Köy sınırları içinde Ortaklar-Söke karayolu üzerinde yer almaktadır. Kent, kuruluşunun anlatıldığı efsaneye ve antik kaynaklara göre Thessalia'dan gelen ve Magnetler olarak isimlendirilen bir kavim tarafından kurulmuştur. Apollon'un kehaneti ve lider Leukippos'un öncülüğünde o dönemde bir koy olan bugünkü Bafa Gölü kıyısında karaya çıkan Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia'nın yeri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Menderes Nehri kenarında olduğunu antik kaynaklardan öğrenmekteyiz. Menderes'in sürekli yatak değiştirip taşması sonucu oluşan salgın hastalıklar ve Perslere karşı daha emin bir kent kurma zorunda kalmaları nedeniyle Magnetler, İ.Ö. 400 yıllarında kenti bugünkü yerinde, Gümüşçay'ın yanında yeniden kurmuşlardır. Hellenistik Dönemde önce Seleukos, ardından Bergama Krallığı'nın hakimiyetine giren Magnesia, Roma Döneminde önemini korumuş, Bizans Döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. Magnesia, bir kent suru ile çevrili, yaklaşık 1.5 km. çapında bir alanı kapsayan, ızgara planlı cadde ve sokak sistemine sahip bir kentti ve Priene, Ephesos, Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma gelmişti. Magnesia antik kenti fazla yıkım ve tahribata uğramamıştır. Bunda nehir taşmalarının ve Gümüş Dağı'ndan inen yağmur sularının getirdiği mil tabakasının kenti örtmesinin de payı yüksektir. Magnesia'da ilk kazılar kısa süreli bazı araştırmalardan sonra 1891 yılında Berlin Müzesi adına Carl Humann tarafından yapılmıştır. 21 ay süren bu kazılarda tiyatro, Artemis tapınağı ve sunağı, agora, Zeus tapınağı ve prytaneion kısmen ya da tamamen ortaya çıkarılmıştır.
Magnesia'da bulunan eserler Paris, Berlin ve İstanbul müzelerinde sergilenmektedir. 1893 yılında sona eren kazılardan yaklaşık 100 yıl sonra, yavaş yavaş ortadan kaybolmakta olan Magnesia'da kazılara 1984 yılında Kültür Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi adına yeniden başlanmıştır. Magnesia'nın zamanımızdaki ünü antik dönem mimarı Hermogenes'ten kaynaklanmaktadır. Antik Dönem yazarı mimar Vitruvius'a göre Hermogenes oktagonal pseudodipteros tapınak planını uygulayan ilk mimardır. Vitruvius, Hermogenes'in baş yapıtının Magnesia'daki Artemis Leukophryene tapınağı olduğunu söyler. Hermogenes'in tapınağı, Arkaik Döneme (İ.Ö. 6 yy.) ait olan Artemis tapınağının kalıntıları üzerine Hellenistik Dönemde (İ.Ö. 3/2 yy.) inşa edilmiştir. Tapınak, İon düzeninde 8 x 15 sütunlu olup 67.50 x 40 metreyi bulan boyutlarıyla Anadolu'nun 4. büyük tapınağıdır. Tapınağın önünde "U" formlu planıyla Bergama Zeus sunağına öncülük eden bir sunak bulunmaktaydı. Sunak, yüksekliği iki insan boyuna ulaşan kabartma ve heykellerle bezenmişti. Magnesia'daki diğer önemli bir yapı ise bugün toprak altında kalmış olan tiyatrodur. Magnesia tiyatrosu (İ.Ö. 2 yy. sonu), Vitruvius'un verdiği genel tiyatro planına en fazla uyan ender örneklerden biridir. 100 yıl önceki kazılardan sonra yeniden toprakla örtülen diğer yapıların başında yine Hermogenes'in yaptığı varsayılan agora ve Zeus tapınağı gelmektedir. 26.000 m² lik boyutu ile döneminin en büyük çarşıları arasında yer alan agoradaki Zeus tapınağının cephesi bugün Berlin Bergama Müzesi'nde sergilenmektedir. Magnesia'da bugün görülebilen diğer yapılar Roma İmparatorluk dönemi ve daha sonralarına aittir. Spor ağırlıklı bir eğitim merkezi olan gymnasion, Milet'teki Faustina hamamının küçük bir kopyası olan hamam, tiyatro ile Artemision arasında yer alan odeion, 25.000 kişilik stadion, su yolu theatron olarak adlandırılan, tiyatro planlı bitmemiş bir yapı, çarşı bazilikası, niteliği henüz bilinmeyen bir Bizans yapısı ve Artemision'u da çevreleyen Bizans suru Magnesia'da bilinen diğer yapılardır. 15. yüzyıla ait enine planlı Çerkez Musa Camii ise örenyerinin tek İslâmî yapısıdır. Yabancı ekiplerin büyük olanaklarla çalıştıkları Ephesos, Milletos, Aphrodisias ve Hierapolis gibi ünlü antik kentlerimiz arasında, onlardan hiç de aşağı kalmayan ün ve öneme sahip bu ören yerimizi gezin, görün, tanıyın, tanıtın.

Myus

Bafa Gölü kıyısında, Miletos'un 15 km. doğusunda, Avşar Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Strabon Myus'un Atina kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından kurulduğunu bildirilmektedir. Yine Strabon'un anlattığına göre Panionion birliğine dahil kentlerden birisidir. Herodotos, İ.Ö. 499'da Pers donanmasının Myus kenti açıklarına demirlediğini bildirmektedir. Ancak Herodotos Myus'un İ.Ö. 494'teki Lade Deniz Savaşına sadece üç gemi ile katıldığını bildirmektedir. Yapılan kazılarda antik kaynaklarda adı geçen ve beyaz mermerden yapıldığı bilinen Dionysos tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Kent üzerinde bugün Dionysos tapınağına ait parçalar, Arkaik Döneme ait sur duvarları ve Bizans kalesi kalıntıları görülmektedir.

Miletus

Miletus (Milet): Milet, Aydın ili, Söke ilçesi sınırları içerisinde Söke'ye 30 km. uzaklıkta ve Akköy yakınlarındadır.
Milet'te ilk kazılar 1899'da Th. Wiegand tarafından başlatılmış ve 1938'e kadar devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra tekrar başlatılan çalışmalar hâlen kazı ve onarımlarlarla Alman uzmanlar tarafından sürdürülmektedir.
M.Ö. 38'de şehir, Roma imparatorlarının özel ilgisiyle özerkliğini elde etti. Böylece Milet İyon şehirleri arasında metropol düzeyine ulaştı. M.S. 3. yüzyıldan başlayarak, bu parlak dönem yavaş yavaş kötüye gitmeye başladı. Şehir, limanlar alüvyonla doldukça, etrafı bataklığa döndükçe ve sıtma tehlikeli boyutlara ulaştıkça terk edilmeye başlandı. Bizans döneminde, şehrin sınırları oldukça daralmıştı ve binalar tiyatronun çevresinde toplanmıştı. Duvarlar yeniden inşa edildi ve bazı binalar restore edildi. M.S. 6. yüzyılda ilerlemek için yapılan çabalar ise uzun sürmedi.
Milet kuruluşunda bir liman kenti olmakla beraber, Büyük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla liman doldurulduğu için bugün denizden içeride bulunmaktadır. Kentte ızgara plân uygulanmış ve yapılar bu plânın öngördüğü biçimde konumlanmışlardır. Kentte bulunan yapılar arasında 15.000 kişilik kapasitesi olan ve son yıllarda onarılmaya başlanan Roma çağı yapısı Tiyatro, M.S. 1. yüzyılda inşa edilmiş Roma Hamamları, ana dini merkez olan Delphinion, Kuzey Agora, M.S. 1. yüzyıla ait Ionik Stoa, Capito hamamları, Gymnasium, 2. yüzyılda inşa edilen Bouleterion, 164x196 m. boyutlarındaki Güney Agora, M.S. 2. yüzyılda yapılan Faustina Hamamı önem kazanır.

Didyma (Didim)

Aydın ilinin Söke ilçesi, Yeni Hisar köyü sınırları içerisinde yeralan Didyma, Apollon Tapınağı ile ünlüdür.
Didyma'daki ilk kazılar 1858'de İngilizler tarafından Newton'un başkanlığında yapılmış. 1905'te Th. Weigand yönetiminde başlatılan kazılar sistemli temellere dayandırılarak 1937'ye kadar sürdürülmüştür. Bu dönemde tapınağın büyük bir kısmı ortaya çıkmıştır. Kazı ve araştırma çalışmaları Alman uzmanlar tarafından hâlen sürdürülmektedir.
Didymaion, Miletus'a bağlı bir kâhinin ikamet yeri ve mabet olarak bilinir. Son kazılardan Didyma'nın sadece bir kâhinin ikametgâhı değil, aynı zamanda yoğun bir yerleşim yeri olduğu da anlaşılmıştır. Arkaik tapınağın yapımına M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında başlanıldığına ve yapımının aynı yüzyılın sonlarında tamamlanıldığına inanılır. Helenistik tapınağın yapımına, Büyük İskender'in Perslere karşı elde ettiği zaferden sonra başlanılmıştır. Ancak, kalıntılardan bu Helenistik tapınağın yapımının tamamlanmadığı anlaşılmaktadır.

Büyük Menderes Deltası Milli Parkı



Yeri: Aydın ili,Kuşadası ve Söke ilçeleri sınırlarında yer alır.Ulaşım: Ege Bölgesinde Aydın ilinin Kuşadası ve Söke ilçeleri sınırları içerisinde yer alan Milli Parka, Kuşadası-Söke karayolu ile ulaşılır. Milli Park Kuşadası'na 28 km., Söke'ye 34 km. uzaklıktadır.
Özelliği: Samsun dağının Ege denizine doğru uzantısıyla şekillenen Dilek Yarımadasının jeolojik yapısı, palezoik şistler, mezozoik kalker ve mermerler ile neojen tortul kütlelerden meydana gelmiş, Menderes mastının bir parçasıdır.Yarımada kumlu, killi, yatık ve yüksek kıyı şekillerini içeren plajlarıyla ilgi çekici kıyı özelliklerine sahiptir.
Milli Parkın özellikle kuzey kesimi Akdeniz Bölgesinde ender görülen potansiyelde bitki örtüsüne sahiptir. Özellikle defne ve kestane bitki kuşakları ile Akdeniz maki florasının hemen bütün bitki türleri yarımadada en canlı ve sağlıklı örnekleriyle yer almaktadır. Kuzey Anadolu ormanlık yörelerine has kestanenin, en güneye indiği, ülkemizde birkaç yerde bulunan kartopunun, Finike ardıcının küçük bir topluluk meydana getirdiği, pırnal meşesi, dallı selvilerin birlikte yetiştiği tek yerdir.
Milli Park nesli tükenmeye yüz tutmuş Anadolu parçasının batıda yaşadığı son noktadır. Ayrıca Akdeniz ülkelerinde korunan türler arasında da bulunan Akdeniz Foku ve deniz kaplumbağaları Milli Parkın kıyılarında yaşama ve üreme olanağı bulmuştur.
Görülebilecek Yerler: Milli Parkın hemen kuzeydoğusu sınırında Dilek Tepesinin eteğinde Güzelçamlı köyü yöresindeki kutsal olan MÖ 9.-8. yüzyıllarda "İonia"nın siyasal ve bilimsel merkezi olan "Panionion Konfederasyonu"n toplantı yeri olarak kullanılmıştır.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Parkın sahip olduğu koylarda günübirlik kullanım alanları mevcut olup, ziyaretçinin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ayrıca kır gazinosu ve büfelerde mevcuttur. Çadır ve karavanla konaklama imkanı vardır.







Bafa Gölü Tabiat Parkı



Yeri: Ege bölgesinde Aydın ili Söke ilçesi sınırları içerisindedir.


Ulaşım: Bafa gölü; Söke ilçesine 25 km.uzaklıkta Büyük Menderes deltasının hemen güney doğusundadır. Karayolu ile ulaşmak mümkündür.







Özelliği: Bafa gölü;ülkemizde az bozulmuş ender kıyı sulak alanlarından biri olan Büyük Menderes Deltasının jeomorfolojik gelişimi sonucunda Ege denizinin bir koyu iken göl halini almıştır. Gölün maksimum derinliği 25 metreye ulaşmaktadır. Gölün ana su kaynağı Büyük Menderes nehri taşkınları ve çevresindeki dağlardan gelen yeraltı ve yerüstü sularıdır.
Göl çevresi bitki örtüsü;ılgınlardan zeytinliklerden ve çam ormanlarından meydana gelir. Bafa gölü, Büyük Menderes deltasının saklı olduğu ekosistem özelliklerini bünyesinde barındırmakta ve nesli tehlike altında bulunan birçok kuş türüne üreme ve kışlama ortamı yaratmaktadır.
Bölgede gözlemlenen başlıca kuş türleri;tepeli pelikan, cüce karabatak ve deniz kartalıdır. Ayrıca 300.000'nin üzerinde değişik türden kuşlara kışlak alanı niteliğindedir.
Gölün 700-plakton ve su bitkileri açısından çok zengin olması birçok balık türünün gölde yaşamasına imkan sağlamaktadır. Ayrıca kültürel özelliği açısından, Beşparmak dağlarının göle dik inen güneybatı eteklerinde antik Heraklia kenti bulunmaktadır. Antik kent içerisinde kurulduğu dönemi karakterize eden; Athena Tapınağı, Agora, Konsey Binası, Hamam, Tiyatro, Nymphaion(Çeşme Binası), Endymion Tapınağı bulunmaktadır.
Bu kaynak değerinin korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla 12281 hektarı 1994 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Park içerisinde ziyaretçi merkezi, kamping, günübirlik kullanım alanları, yürüyüş patikaları ve kuş gözlem istasyonları düzenlenecektir.

İlyas Ağa Camii (Koca Camii)

İlçenin merkezindedir. Yapım tarihi belli olmayan cami, çok yıkık bir durumdayken 1821'de Söke Mütesselimi İlyaszade İlyas Ağa tarafından onartılmıştır. Barok üslup tabir camidir. Kesme taş arasında tuğla sıralarının yer aldığı beden duvarları üç kademe biçiminde yükselir. Kare planlı caminin üstünü tuğla sıralarının yer aldığı beden duvarları üç kademe biçiminde yükselir. Kare planlı caminin üstünü örten kubbenin yüksek kasnakla birleştiği yerde dikey üç sıra tuğladan dalgalı saçak hattı görülür.

Ören Yerleri - Eski Doğanbey Köyü

Eski bir Rum Köyü olan Eski Doğanbey köyü kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına altına alınmıştır. Eski Doğanbey köyüne mübadele ile göç eden Rumların yerine mübadele ile gelen (Selanik’ten) Türkler yerleşmiştir. Altyapı (yol, elektrik) yetersziliği ve genişleme imakanları kısıstlı olması nedeniyle 1985 yılında Yeni Doğanbey’in olduğu alana taşınmışlardır.
Eski Doğanbey köyünde Rum mimarisi ve Türk mimarisi öğelerini taşıyan birçoğu harap haldedir. yerleşme dışından gelenler satın aldıkları harap haldeki yapıları yeniden restore ettirmeyi başlamışlardır. Hepsinin aslına uygun restore edildiği pek söylenmese de ortaya çıkan dış mekanlar eski karekterestik dokuyu yansıtmaktadır.
Ayakta kalan eski yapılardan birisi iki yerleşme arasında kalan şapel (depo olarak kullanılıyor) ve yerleşmenin girişindeki okul binasıdır. Ayrıca, eski Doğanbeyköyü içinde, Kilise olduğu sanılan bir başka yapının dış duvarlarının bir kısmı ayaktadır.
Yöre Selçuklular döneminde ikiyüzyıl boyunca devam eden Bizans-Türk mücadelesine sahne olmuştur. Daha sonra 1176’da Selçuklu Sultanı 2. Kılıçarslanın kazandığı zaferle Türkler Batı Anadolu’yu ve Menderes Boylarını ele geçirmişlerdir.

Lokalizasyonu :
Mykale (Samsun) Dağları’nın güney yamacına dayalı, milli parkın delta alanına yukarıdan bakan ve 1924’e kadar Rumların yaşadığı bir köydür. Bugün Aydın ilinin Söke ilçesine bağlı tarihi Priene kenti ile Güllübahçe yolunun ilerisinde Tuzburgaz ve Atburgaz köylerinin hemen ardında yer alan bölgedeki son yerleşimdir.

Tarihçe :
Köyün ismi Domatia, Nmotia veya Yeni Nmotia’dan gelir. Eskiden evler büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, herbiri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşaa edilirmiş ve bu odalara Rumca da Domatia denmiştir. Yerleşim biraz daha gelişip köy meydana geldiğinde bu isim aynı zamanda köyün ismi olmuştur. Bu evler Mykale (Samsun) Dağları’nın yamacına yaslanmış şekildedir.
Rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı, sivil mimari dediğimiz Domatia evleri, dükkanları, şapel dediğimiz deposu, hastanesi ile Arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları gibi Türk mimarisinin güzel örneklerini köy bir arada sergiler. Sadece mimarisi değil 1996’daki yangından sonra her nekadar yeşilini kaybetmiş olsa da sırtını dayadığı dağın yamacında bugün Şorlak denen şelalesi, içinden akan Rum halkının Çeşme dediği eskiden içme suyunu da sağladıkları nehri de görülmeye değerdir. Köy yavaş yavaş yeşiline kavuşsa da şelaleden sadece yağış mevsiminde su akmaktadır.
Domatialılar, Samos’tan (Sisam), Sakız Adası’ndan, Oniki Ada’dan ve Kıbrıs’tan gelmişlerdi. Ayrıca Kazakistan’dan gelen balıkçılar da özellikle ilkbaharda köye yerleşir, balık mevsimi bitince yurtlarına dönerlerdi.
Genelde Rum Halkı’nın geçimi hayvancılık olmakla beraber bağcılık ve zeytincilik de yapılırdı. Tarlalarda çalışmak için de Samos’tan teknelerle köye işçi gelirdi. 1800’lü yıllarda padişah fermanıyla adalardan bölgeye getirilip yerleştirilen Rumlar; 1924 yılından itibaren gerçekleştirilen mübade ile kendi vatanlarına giderken, onların yerine Balkan Ülkeleri’nden Türkler getirilip yerleştirilmiş, yokluklar içinde gerçekleştirilen bu zorunlu göç kendi başına bir dram ve bu olaylara ev sahipliği yapan eski adıyla Domatia yeni adıyla Doğanbey ise sessiz tanıktır. Buradaki evlerini terk ederek yeni yerlerine göç edenlerin anlaşılabilir duygusal nedenlerle ayrıldıkları evlerini tahrip etmeleri, yeni gelenlerin yerleştirilmesi uzayınca sahipsiz kalan evlerin ve diğer yapıların kendi kaderine bırakılmış olması ve bu bölgenin, yerleştirilen göçmenlerin yaşamına uygun olmayışı, (gelişmeye müsait olmaması, sokaklarının dar ve dik oluşu aşırı rüzgar alması ve tarım arazilerine uzak oluşu) gibi nedenlerle 1985 yılında köy tamamen boşaltılmış ve Yeni Doğanbey adıyla köyün hemen aşağısında yol kenarında yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. Bu tarihten itibaren köyün kaderi yine değişmiştir.
Köyde 1890’larda hastane amaçlı yapılan ve daha sonra ilkokul, karakol gibi işlevleri yüklenen ve geçen yüz yıl içinde yıpranan binanın Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi Ve Tanıtım Merkezi olarak restore edilmesiyle, yurt içinden ve yurt dışından gelip bu köyü ve buraya ait kültürel zenginlikleri ile doğal güzellikleri korumayı ve yaşatmayı amaçlayan kişilerce bazı yapıların restore edilmesi sonucunda köy tekrar yaşanan bir yer olmuştur.